Yazar: Yaşar Köse

Fotoğraf: Chris Riebschlager

Yazımıza başlamadan once etrafınıza bakın. Hemen şimdi! Ne görüyorsunuz? Pekala, öncelikle ben başlıyorum. Şu an bulunduğum odada 3 yatak, 2 valiz, bir ayna, bir vantilatör vs. var. Peki bu malzemelerin burada olmasının sebebi nedir? Hadi vantilatörün burada olma sebebini açıklayalım.

İlk olarak bu yazıyı İskenderiye’de yazıyorum. Saat şu an akşam olmasına karşın hava sıcaklığı 28℃, hissedilen sıcaklık 31℃ ve nem oranı %68. Daha bunun gibi birçok sebep burada var. Bir soru daha geliyor. Bu vantilatör buraya nasıl geldi? Bu vantilatör bir mağazadan alındı. Buraya kadar bir sorun yok değil mi? Bence yok…

Bir de öbür cepheden bakalım. Bir iş adamı gibi düşünün. Bir klima, vantilatör gibi malzemeleri üreten şirketin başındasınız. Ürünlerinizi nasıl satarsınız? Çok basit. Şirketinizi olabildiği gibi tanıtarak. Ama nasıl? Tabiki de ‘Geel vatandaş! Vantilatör üretiyoruz! Lütfen gelin ve alın!’ demezsiniz. Bunun yerine bazı televizyon kanalları, gazeteler, Google’ın reklamlar departmanıyla(Google Reklamlar) ve bazı billboard şirketleriyle bütçenize göre anlaşırsınız. İkinci adım sizin tanıtımınızla ilgili. Ürününüzü iyi tanıtmak zorundasınız. Bu nokta çok hassas. İnsanları olabildiğince çekmeniz gerek. Ama onları kandıramazsınız. Eğer kandırırsanız, bir sonraki seferde ürünlerinizi satamama ve iflas etme tehlikesine girersiniz. Müşteriyi kandırarak işlerliğine devam edebilen sadece birkaç alan vardır. Bunlardan birisi yemek sektörüdür. Örneğin bir kafeye girdiğinizde menüde birçok çekici yemek fotoğrafı görürsünüz. Bu durum çoğu kafede yaşanmaktadır ve siz bu fotoğrafların gerçekteki gibi olmadığını bilirsiniz. Buna rağmen sizin o yemeği seçme ihtimaliniz daha yüksektir. Çünkü diğer yemeklerin nasıl olduğuyla ilgili hiçbir fikriniz yoktur ve aklınızda ‘Bu yemeğin şekli nasıl’, ‘ Yemeğin tabaktaki boyutu nasıl’ ya da ‘İçindekiler nedir’ gibi bir takım sorular aklınızda oluşur.

Pazarlamada önemli bir söz vardır. O da ‘çekicilik’tir. İnsanları etkilerseniz ürünlerinizi kolayca satabilirsiniz. Şirketler ve işadamları arasında bir yarış vardır. İşadamları toplumun gündelik hayatlarına daha çok girmek isterler. Çünkü müşterier için ürün almada birkaç nokta vardır. Bunlardan birisi popülerlik. Bir diğeri güvenlik. Daha birçok nokta var. Ancak kendini pazarda tanıtmanın önemini göstermek adına bu iki kavramı almamız yeterlidir. Hadi açıklayalım. Benim düşünceme göre insanlar bir ürün satın alırken popüler markaların diğerierinden zengin olduğunu, zengin markanın da daha kaliteli malzeme üreteceğini ve güvenilir olacağını düşünmektedir. Bundan dolayı işadamları insan yapılarını ve psikolojik durumarı bilmeli ve talepleri uzmanlıkla sezmelidir. Bunun için de psikoloji bilimini kullanması gerekmektedir.

Psikoloji ticarette sadece müşteriyi çekmek için mi faydalıdır. Tabiki de hayır! İşadamları kendi arasında rakiptir ve hepsi de insandır. Yani bu ne anlama geliyor? Çok basit, insan yapısını ve davranışlarını daha iyi sezen işadamı bu yarışı kazanır. Ama nasıl? Şöyle ki, bir işadamı talepleri önceden sezip pazarı ele geçirip konumunu korursa yarışı kazanır. Bu tıpkı Charles Darwin’in doğal seçilim teorisiyle uyuşmaktadır. Kısaca anlatmak gerekirse bu teoriye göre güçlü olan canlılar hayatta kalırken zayıf olanlar yok olurlar. Küresel dünya pazarının sistemi de aynıdır. Güçlü işadamı zayıfları saf dışı eder. Gördüğümüz gibi psikolojinin ticarete, doğrusu işadamlarına birçok faydası bulunmaktadır…

Psikolojinin ticaret dünyasına daha çok faydası vardır ancak bu örnekler önemini tanımlamak için yeterlidir diye düşünüyorum. Şunu unutmamak gerekir ki psikoloji, insan davranışları bilimidir ve insanın olduğu heryerdedir. Bu cümle daha çok faydasının olduğunu tanımlamaya yeterlidir…